TELAFER: 10 adımda Şii istilası (ANALİZ)


IRAK, Musul – Telafer’e yönelik işgal saldırısı 20 Ağustos 2017’de
başladı. Irak ordusu ve Haşdi Şabi’nin oluşturduğu 40 bin kişilik güce ABD ve
koalisyon da havadan ve karadan destek veriyor. Musul’da IŞİD’e karşı son cephe
Telafer… Ancak Telafer’i parlak günlerin beklediği söylenemez. 
Şii Haşdi Şabi Militanları
ÇATIŞMA ÇOK ÇETİN GEÇECEK
Her ne kadar Telafer saldırısının geçtiğimiz pazar günü
başladığı söylense de bu gerçeği yansıtmıyor. IKBY’ye bağlı peşmergeler
Telafer’in merkezine yakın en kritik yol ayrımı olan Kesik bölgesine geldiğinde
yıl 2015’in ortalarıydı. Bu tarihlerde Telafer’in ilçeleri olan Rabia ve Zummar
peşmergeler tarafından ele geçirilmişti. Keza 2016 yılı sonbaharında Irak
ordusu Musul saldırısı başladığında Telafer, güneyden ve batıdan sarılmış;
başta stratejik bir bölge olan Telafer Havaalanı olmak üzere merkeze yakın
önemli yerleşimlerin çoğu Irak hükümetinin denetimine geçmişti. Bunun sonucu
olarak IŞİD’ın elinde kalan bölge Telafer’in merkezi, merkeze bağlı az sayıda
köy, Telafer kıracı denilen açık arazi ve Musul’a güneyden bağlanan yol
üzerindeki Muhallebiye nahiyesiydi.
IŞİD SONUNA KADAR SAVAŞACAK
Yürütülen saldırıda 2 bin kişilik IŞİD üyesinin karşısında,
Irak ordusu ve milislerden oluşan 40 bin kişilik güç var. Üstelik ABD, ordu ve
milis güçlerine yoğun ateş desteği veriyor. Dolayısıyla ne kadar sert bir savaş
geçerse geçsin, sonuç baştan belli. Evet, Telafer’de kalan IŞİD’lilerin çoğu
sonuna kadar savaşacak. Yaklaşık yarısı yerli Telaferlilerden oluşan direnişçiler
sahayı çok iyi biliyorlar ve uzun süredir hazırlık yapıyorlar. Dahası,
Telaferlilerden oluşan ekibin savaşkanlığı herkes tarafından biliniyor. Bunlara
bölgede sıkışıp kaldığı ve bu nedenle sonuna kadar savaşmaktan başka çaresi
olmadığı bilinen, önemli kısmı Orta Asya’dan gelenler, Şırgat ve Selahattin’in
bazı bölgelerinden gelenler de eklenmeli. Yani, çatışma çok çetin geçecek.
Telafer son durum harita. Şiiler batıdan ilçe merkezinin dış mahallelerinde. Doğuda ise 20 kilometre mesafede. 
SONUÇ ŞİMDİDEN BELLİ
Operasyonun başladığı alan şehrin batı ve güneybatı
kırsalı. Bu bölgeler daha geniş ve açık arazi. Ancak çatışma Telafer ilçe
merkezine girdikçe zorlaşacak. İlçenin merkezi konumundaki Telafer Kalesi’nin
civarı dar sokaklar, bitişik evler ve yıkıntılarla dolu bir yerleşim alanı.
ABD’nin hava bombardımanına rağmen ilçenin yerleşim durumu belli mahallelerde
çok zor bir çatışma yaşanacağını şimdiden gösteriyor. Fakat IŞİD’ın Irak
ordusuna büyük bir zarar vereceği açık olsa da sonuçta aradaki devasa güç farkı
nedeniyle yenileceği şimdiden görülüyor
KUŞATMA TELAFERİ ZAYIFLATTI
Sözkonusu bölge kuşatma altında bulunduğu ve bölgeye
herhangi bir insani yardım ulaştırılmadığı için bölgedeki sivil halk uzun
süredir temiz su, gıda, ilaç gibi en temel yaşam malzemelerinden uzak yaşamını
sürdürmeye çalışıyor. 2014’ten beri gerek Telafer merkezden gerekse
çevresindeki yerlerden binlerce kişi kaçmış olsa da hala Telafer merkez,
merkeze bağlı köylerden bazıları ve Muhallebiye civarında sivillerin bulunduğu
biliniyor. Bu sivillerin bölgede kalmak zorunda olmasının nedenleri muhtelif.
TELAFERLİ HALK KENTTEN KAÇMADI ÇÜNKÜ…
Halen kentte olan sivillerin en büyük kısmını gidecek bir
yeri olmayanlar oluşturuyor. Ailerindeki yaşlılar ve çocuklar nedeniyle yollara
düşemeyen ve evlerinde kaderleriyle başbaşa kalan azımsanamayacak bir nüfus
var. Bunlara yollardaki kaçakçılar ya da fırsatçılara verecek parası olmadığı
için evlerinde kalmak zorunda olanlar da eklenmeli. Yolda karşılaştığı
(bölgesine göre değişkenlik göstermekle birlikte) milis gruplar, peşmergelere para
veya değerli eşyalarını (eğer ellerinde kaldıysa) vermeleri hatta zaman zaman
aile bireylerinden birisini rüşvet ya da haraç olarak bırakmaları gerekiyor.
Sivillerin Telafer’den çıkamamalarının bir diğer nedeni
de ilçeden ayrılmaları halinde karşılaşacakları kötü muamele. Özellikle
Musul’da “kurtarılan” sivillere yönelik görüntüler hiç de güven
verici değil. Kamuoyunu etkilemek amaçlı kamera görüntüleri ve fotoğraf
kareleri dışında insanların çok zor koşullar altında yaşamak zorunda
bırakıldıkları biliniyor. İşkenceye varan kötü muamelelere dair video görüntüleri
elden ele dolaşıyor. Böyle bir durumda çok sayıda insan köylerinden çıkmak
yerine evlerinde kalmayı tercih ediyor.
Şii ordusu, Telafer’e batıdan giriyor.
TELAFER’İN GELECEĞİ KARANLIK
Telafer saldırısının adı bir “KURTARMA” saldırısı olarak
duyurulsa da aslında gerçek bir “YIKIM” olduğudur. 2004’ten beri birçok çatışma
gören ilçe merkezi zaten uzun süredir harap durumdaydı. İlçenin IŞİD’tan önce
de altyapı sorunları vardı. Fakat son üç yılda yaşananlar ve çatışmanın
sertliği, çoğu Türkmen olan ilçe merkezinin yıkımına neden oluyor.
Bu nedenle Telafer’in imarı sancılı ve uzun bir sürece
yayılacak gibi duruyor.
Ancak ilçenin imarı Telafer’in yakın geleceğinde
karşılaşacağı sorunlardan belki de en hafifi. Çünkü maddi kaynak temin
edildiğinde bu sorunun çözülmesi mümkün. İlçenin imarının ötesinde Telafer’i
bekleyen üç temel ve stratejik sorun var: Sünni halka yönelik Şii katliamları,
geri dönüşler ve ilçenin idari statüsü.
BU, AYNI ZAMANDA İNTİKAM SAVAŞI
İlçenin neredeyse yarısını oluşturan Şii Türkmenler, kenti
IŞİD’in kontrol altına alması sonrasında ilçeyi terkettiler. Çoğu Necef ve
Kerbala olmak üzere ülkenin güneyine taşındı. Aralarından yüzlercesi çeşitli
Haşdi Şabi’ye katıldı ve bunlardan bir kısmı bugün Telafer’e yönelik
operasyonlarda yer alıyor. Yani intikam için geri döndüler…
Nasıl bazı Telaferli Sünni Türkmenler IŞİD’a katıldıysa
ve bu örgüt içinde üst düzey görevlere yükseldiyse, Telaferli Şii Türkmenler arasında
da Haşdi Şabi’ye katılıp aynı süreçlerden geçenler bulunuyor. Ancak her iki
grup arasında da akl-ı selim sahibi, barıştan yana ve Türkmen kimliğine sahip
çıkan kanaat önderleri olduğu unutulmamalı. Bu nedenle ilçenin kurtarılmasıyla
birlikte karşılaşılacak ilk sorunu çözmeye şimdiden başlamak gerek. Çünkü diğer
iki sorun da bununla yakından ilişkili.
DEMOGRAFİK DENGELER
Çatışmalardan önce 300 bine yakın insanın yaşadığı ilçe
merkezinde bugün kalanların sayısı 40 bin civarında. İlçeden kaçanların
yaklaşık 60 bini Türkiye’ye sığındı. 100 bin civarında Telaferli ise Irak’ın
güney vilayetlerinde. Geri kalanlar ise Irak’ın Duhok, Erbil, Süleymaniye ve
Kerkük kentlerinde yaşıyor. Ayrıca Musul operasyonuyla birlikte şehri terk
edenler arasında çok sayıda Telaferlinin olduğu düşünülüyor. Tüm bunlara ek
olarak Suriye’de çoğu Azez civarında bir kısmı ise PYD kontrolündeki bölgelerde
bulunan kamplarda olmak üzere binlerce Telaferli yaşıyor.
İlçeye kimin dönebileceğine Telafer’i kim kontrol ederse
o karar verecek. İlçeye giren Irak ordusu ve Haşdi Şabi milislerinin mezhepçi
bir siyaset izlemesi ve şehri terk etmek zorunda kalan Telaferli Sünni
Türkmenlerin geri dönüşünü engellemesi sadece insani bir krize değil aynı
zamanda demografik, stratejik ve siyasi bir soruna da yol açabilecektir. Açıkçası
Sünni Müslümanların Telafer’e dönüş yolu mümkün olmayacaktır.
TELAFER’İN İDARİ STATÜSÜ
Telaferli Şii Türkmenlerin neredeyse tamamı ilçenin
sınırlarında bazı değişikliklerle birlikte Telafer’in vilayet yapılmasını
savunurken, Telaferli Sünni Türkmenlerin bir kısmı mevcut haliyle Musul’a bağlı
kalınmasını, hatta bazıları IKBY’ye bağlanmasını istiyor. Bu tercihler tamamen
kişilerin kimlikleriyle ve güvenlik endişeleriyle yakından ilişkili. Türkiye
açısından bakıldığında ilçenin ister bağımsız vilayet olsun isterse Musul’a
bağlı kalsın bütünlüğünün korunması ön planda.

TÜRKİYE AÇISINDAN UTANÇ!
2004’ten beri Telafer dördüncü kez büyük bir askeri
saldırıya maruz kalıyor. İlçe neredeyse tamamen yıkıldı, ayakta kalan binalar
ise birkaç gün ya da hafta içinde harabeye dönüşecek. İlçede yaşayanların çoğu
göç etmek zorunda kaldı. Telafer, ekonomik, toplumsal, siyasi olarak harap
oldu. Üstelik Türkiye açısından da kritik önemde olan kent, bu açıdan
bakıldığında “Türkmenlerin Musul’daki tek ve son kalesi” olarak geri gelmemek
üzere yıkılmış olacak.

Türkiye, Türkmenlerin yaşadığı kentin bir Şii talanına
uğramasına neredeyse sessiz kalmış durumdadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin
Şırnak Silopi ilçesine 65 kilometre mesafede kalan Telafer’de olup bitenlere
duyarsızlığı dış politika açısından da kabul edilebilir bir durum değildir.
Oysa saldırı öncesinde Türkiye, Şiilerin bu saldırıya katılmaması yönündeki talebini
dillendirmiş, ancak bu bir baskıya dönüşmemişti. Ancak Türkiye, şimdi yaşanacak
bir Şii katliamına sadece seyirci kalacak gibi görünmektedir. HABERYİRMİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir