Astana’nın anlamı: Afrin’e güvence, İdlib’i terk mi? (ANALİZ)


ANALİZ – Çatışmasızlık “İdlib’te ateşkesi” değil, Rusya, Türkiye ve İran’ın “kendi aralarında savaşmayacağı mutabakatı” üzerine kuruldu. Zira Rusya’nın İdlib’i yoğun bombardımanla vurmasına karşın Erdoğan’ın “Rusya ile dayanışma içindeyiz” açıklaması bunu doğruluyor. 

“İdlib mutabakatı” Türkiye, Rusya ve İran arasında yapılmıştı.

ABD’nin İdlib’i YPG’ye teslim etmesi” senaryosuna karşı kartlarını Rusya’dan yana oynayan Türkiye, hem İdlib hem de Afrin konusunda “koca ayının” tokadı yiyebilir.

İdlib’te olup biteceklere ilişkin ilk işaret, Eylül başında Türkiye Genelkurmay Başkanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı‘nın katılımıyla gerçekleşen toplantıda verildi. Türk basınına yansıdığına göre, o toplantıda “13-15 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek Astana görüşmelerinden sonra Türkiye’nin ABD’nin olası hamlesine karşı İdlib’e Rusya ve İran’la işbirliği halinde bir saldırı düzenleneceği” belirtiliyordu. 

O iddiaya göre Rusya, Suriye kuzeyinde hava sahasını açacak, İran ise istihbarat desteği verecek ve Türkiye İdlib’e saldırı gerçekleştirilecekti. 
Kamuoyu, İdlib’e ne olacağına ilişkin sorular sormaya devam ederken ilk açıklama 4-15 Eylül’deki 6. Astana Toplantısı‘ndan sonra geldi. Toplantının son günü Rusya, Türkiye ve İran’ın İdlib konusunda anlaşmaya vardığı duyuruldu.

Buna göre üç ülke İdlib eyaletinin tamamı, Lazkiye’nin kuzeydoğusu, Halep’in batısı ve Hama’nın kuzeyi; biri Humus’un kuzeyi; biri başkent Şam‘ın kuzeyinde bulunan Doğu Guta; diğeriyse Ürdün sınırında bulunan Dera ve Kuneytra’nın belli bölgelerinde olmak üzere dört gerilimi azaltma bölgesi kurulması konusunda anlaşmışlardı. 

Türkiye resmi haber ajansı bu gelişmeyi “Türkiye, Rusya ve İran, İdlib vilayetinde kurulacak dördüncü çatışmasızlık bölgesinin sınırları üzerinde mutabık kaldı” ifadeleriyle veriyordu.
Suriye kuzeyi… İdlib… hemen kuzeyindeki sarı alan Afrin
Belliydi ki Türkiye bu anlaşma ile ABD’nin YPG hamlesine karşılık, Rusya ve İran’la hareket ederek, güç dengesi oluşturmak istiyordu. 
Bu çerçevede İdlib’e yönelik “çatışmasızlık” adımının bir ucu da  “ABD’nin İdlib’i YPG’ye teslim etme” senaryosuna karşı, Türkiye’nin Rusya ve İran’la ortak hareket etme kararı oldu
Ancak gelişmeler, Astana’da varılan anlaşmanın, kamuoyuna yukarıda çerçevesi çizilen şekliyle uyuşmadığını gösteriyor.
Zira Rusya 20 Eylül’den bu yana İdlib’i her noktadan bombalamayı sürdürüyor. Hama kuzeyinden İdlib güneyine yayılan bu bombardıman, kentin kuzeyine kadar onlarca farklı noktada sert biçimde sürüyor. Üstelik Rusya bu bombardımanları savaş uçakları yerine “konvansiyonel” savaşlarda kullanılan “stratejik TU serisi bombardıman uçaklarıyla” düzenliyor. 
Astana sürecine dair kuşku ise Rusya’nın bu yoğun saldırıları devam ederken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Eylül’de yaptığı açıklama ile belirginleşti.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul toplantısı için gittiği New York‘ta Reuters‘e konuşan Erdoğan, Rusya, İran ve Türkiye’nin “Çatışmasızlık içine alınması için anlaştığı” buna karşın günlerdir rejim ve Rus güçlerinin bombardımanla vurduğu İdlib’le ilgili “dayanışma var” açıklamasında bulundu.
Erdoğan’ın, İdlib’i bombalayan Rusya’ya karşı “dayanışma var” açıklaması, bir anlamda çerçeveyi daha da netleştirdi. 
Bu ve benzeri çıkışlar, Astana’da yapılan anlaşmanın, sadece üç ülkenin (Türkiye, Rusya, İran) anılan bölgelerde birbirleriyle çatışmamasını içerdiğini göstermiş oldu. 
Yani Astana’da, “İdlib’e saldırı olmayacağı” değil, “İdlib’te Rusya ve Türkiye’nin birbirine saldırmayacağı” mutabakatının sağlandığını söyleyebiliriz.
Zira, 27 Eylül’de Rusya’nın İdlib’i hedef alan saldırılarına ilişkin katıldığı canlı yayında konuşan Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, “(İdlib’te terör gruplarına karşı tabii ki müsamaha gösterilmemesi gerekiyor ama görüyoruz ki çok sayıda sivil ve ılımlı muhalif de öldürüldü” diyerek Rusya’nın saldırılarının meşru olduğu mesajını vermiş oldu.  
Böylece analiz yazımızın başında “Astana zirvesi öncesinde Türkiye, Rusya ve İran’ın İdlib’e yönelik saldırı için anlaştı” iddiası bu çerçevede yerine daha net oturmuş oluyor.
Türkiye, Rusya ve İran’ın diplomasi ayağını oluşturan önemli konulardan biri de kuşkusuz Afrin… Bu görüşmelerin temelinde Afrin’de bir ‘özel bölge’ oluşturulması var. Talep Rusya’dan…
Bu kapsamda Rusya, Türkiye ve İran Suriye’de dört gerilimi azaltma bölgesinden farklı olarak, Afrin’de bir ‘özel bölge’ oluşturulması için görüşmeler yürütüyor. Bu haberler Rus medyasında genişçe yer bulurken, Türkiye kamuoyunda yer bulamıyor. Görüşmelerin şu anda askeri yetkililer arasında yapıldığı ve sahada çalışmalar yürütüldüğü söyleniyor.
Kısaca Rusya, Afrin’i “özel bölge” ile “ABD etkisinden”, İdlib’i de “çatışmasızlık” kapsamında “Türkiye etkisinden” koparmak istiyor.
Türkiye’nin ise pek alternatifi yok. “ABD’nin İdlib’i YPG’ye teslim etmesi” senaryosuna karşı kartlarını Rusya’dan yana oynayan Türkiye, şimdi kendisinin gireceğini umduğu İdlib’i tamamen Rus inisiyatifine bırakmış görünüyor. Dolayısıyla hem İdlib hem de Afrin konusunda Rusya’nın, namı diğer “koca ayının” tokadını yiyebilir. HABERYİRMİ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir