Şener Şen’e Metin Akpınar sansürü


Güneş gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Turgay Güler, bugünkü köşe yazısında Şener Şen’in Hürriyet gazetesine verdiği röportajında Metin Akpınar ile ilgili sözleri CHP ve PKK’ya yakın gazetelerle, haber sitelerinin nasıl sansürlediğini kaleme aldı.

İşte Güler’in o yazısı:

Hoş geldin 2019, güle güle 2018. Ne de çabuk geçiyor yıllar. Belli bir yaşa gelince böyle oluyor demek ki. Yahu Gezi kalkışmasının üzerinden neredeyse 6 yıl geçti, şaka gibi! 15 Temmuz darbesi de sanki dün gibi. Eksiğiyle bir 4 yıl da onun üzerinden geçmiş.

METİN AKPINAR’IN HEZEYANLARI

Zamanı durduramıyorsunuz, durmuyor. Akıp gidiyor. Hatıraları, acıları, kavgaları, tartışmaları da tutup yakasından bugüne taşıyor. Mesela Metin Akpınar’ın hezeyanları.

2018 bitti diye orada kalmıyor, taşınıyor 2019’a. Derdim; o çirkin, zevzek, küstah ve tehditkar ifadeleri yeniden gündeme getirip can sıkmak değil. Keşke ‘Haddimi aştım, ayıp ettim’ deyiverip konuyu kapatsaydı. Yapmadı! O rezil ifadelerinin arkasında durdu.

Neyse.

Benim derdim bu meseleyi değil, 2018 yılının son günü Hürriyet Gazetesi’nde yer alan bir röportajı 2019’a taşımak. Şener Şen röportajı. Sebebine gelince.

ŞENER ŞEN’DEN AKPINAR’A ELEŞTİRİ

Hürriyet, usta oyuncu Şener Şen ile çok keyifli ve uzun uzadıya bir röportaj yapmış. Röportajı yapan Güliz Arslan Şener Şen’e Metin Akpınar’ı da sormuş.

Şener Şen de o sorudan kaçmamış, ama kısa bir cevapla geçiştirmiş. Kısa olduğuna bakmayın, üzerine bir kitap yazılır!

“DEMOKRASİLERDE AKPINAR’IN SÖYLEDİĞİ HOŞ ŞEYLER DEĞİL”

Şöyle diyor: Demokrasilerde bunlar hoş şeyler değil. Neden? Demokrasilerde bütün yöneticiler eleştiriye hazırlıklı olmalı. Ama eleştirenler de eleştirilerini demokrasi ortamına zarar vermeyecek biçimde yapmalılar. Demokrasi, yönetimi övmekten ibaret değildir. Silahlanıp sokağa dökülmedikçe her insan düşüncesini rahatlıkla söyleyebilmeli. Siyasiler de bunu hazmetmeli. Madem demokrasiyle yönetiliyoruz. Onun renkliliğine, çok çeşitliliğine siyasilerin hazırlıklı olması lazım, bunu sindirmeleri lazım.

CHP VE PKK’YA YAKIN MEDYA ŞENER’İ SANSÜRLEDİ

Bu sözlere az sonra daha yakından bakacağız, amma! CHP ve PKK’ya yakın gazetelerle haber siteleri, Şener Şen’in bu kısacık cevabına bile sansür uyguladı. Daha açık bir ifadeyle, işlerine gelmeyen bir cümleyi metinden çıkarıp, gözlerden kaçırdılar.

Sizce hangi cümleydi o? Hadi uğraştırmayayım da göstereyim: Ama eleştirenler de eleştirilerini demokrasi ortamına zarar vermeyecek biçimde yapmalılar.

“DARBEYİ SAVUNMAK DEMOKRASİ DEĞİLDİR”

Cümle bu! Diyor ki Şener Şen; darbeyi savunmak, ölümle tehdit etmek, küfür ve hakaret, demokrasi değildir. Bu cümleyi niçin sansürlersin? Metin Akpınar’ın eylemi tam da bu şablona, hatta cuk diye oturduğu için.

“METİN AKPINAR BİR FAŞİSTTİR”

O gece Akpınar darbeyi savunmuş, darbelerin infazlarına alkış tutmuş, yetmemiş, aynı akıbete uğramayı da pis pis sırıtarak tehdit sopasına dönüştürmüştü.

Ayağından asmak, zehirlemek gibi müşahhas yöntemlerini de sıralamıştı. Ne adına? Demokrasi! Bu sözlerinden dönmeyen Metin Akpınar gerçek bir faşisttir, nokta.

Gelelim o paragrafta yer alan Şener Şen’in diğer sözlerine. Diyor ki: Demokrasilerde bütün yöneticiler eleştiriye hazırlıklı olmalı. Demokrasi, yönetimi övmekten ibaret değildir. Silahlanıp sokağa dökülmedikçe her insan düşüncesini rahatlıkla söyleyebilmeli. Siyasiler de bunu hazmetmeli. Madem demokrasiyle yönetiliyoruz. Onun renkliliğine, çok çeşitliliğine siyasilerin hazırlıklı olması lazım, bunu sindirmeleri lazım.

“HANGİNİZE ELEŞTİRİDEN DOLAYI DAVA AÇILDI”

Şimdi soruyorum, hem Şener Şen’e, hem de iflah olmaz Erdoğan muarızlarına. Allah aşkına hangi eleştirinize dava açıldı? Söyleyin!

Dünyadaki hangi demokrasi küfür, hakaret ve tehdidi hoş görebilir? Yeryüzünde hiçbir lider gösteremezsiniz ki; Erdoğan kadar hakaret, küfür, iftira ve tehdide maruz kalsın. Ve son bir not.

Şener Şen’in o sözlerinde bir büyük yanılgısı da var. Demokrasiyle hiç bağdaşmıyor. Diyor ki: Silahlanıp sokağa dökülmedikçe her insan düşüncesini rahatlıkla söyleyebilmeli.

İyi de, silahlanıp sokağa dökülün diyene, şiddet çağrısı yapana, kan döküldükten sonra mı hesap sorulacak. Demirtaş’a o çağrısı yaptırılmasaydı 50 masum insan ölmeyecekti. Hadi daha da açık ifade edeyim!

Eli kanlı te-rör örgütü DEAŞ’ın bir sempatizanı çıksa ve düşünce özgürlüğünün arkasına sığınarak sözlü bir eylem ortaya koysa, hesap sormak için bombalı bir saldırı mı bekleyeceğiz?