İdlib’te kanlı satranç: Önce kim saldıracak (ANALİZ)


Suriye savaşının belkide kaderi İdlib olacak. Türkiye açısından da ABD-YPG açısından da Suriye ve Rusya açısından da bu bölge kritik önemde. 
Peki senaryolar ne? 
“El Kaide İdlib’te çıkışı” ile ABD bölgeyi YPG’ye teslim etmek isterken, bu planı öngören Türkiye, Rusya ve İran’la yoğun diplomasi yürütüyor. 
Üçüncü ihtimal de Esad… O isyancıların son direniş noktasını ele geçirip, 2011’den bu yana süren isyanı bitirmeyi umuyor.
Her şey çıkarlar üzerine kurulu… Hangi taraf, kiminle anlaşırsa İdlib özelinde Suriye buna göre şekillenecek.
SAVAŞIN KÖRDÜĞÜMÜ İDLİB
Özellikle Halep’in rejim güçlerinin eline geçmesinin
ardından, son dönemde İdlib Suriyeli muhaliflerin en önemli kalesi olarak
gündemden düşmüyor. Türkiye’nin hemen sınırında, kuzeyde Hatay ve Afrin, doğuda
Halep ve batıda Akdeniz sahilindeki Lazkiye ile çevrili olan bu stratejik
bölge, Suriye’de yıllardır süren savaşın en önemli kördüğümlerinden de biri.
Nitekim bu düğümü çözecek ülke ve grupların Suriye denkleminde, özellikle
siyasi manada çok önemli bir rol oynayacağı kesin. Irak ve Suriye’de Musul, Telafer,
Rakka ve Deyr ez-Zor gibi şehirler birer birer IŞİD’in elinden alınırken,
İdlib’in özellikle Türk sınırına yakın kuzey bölgelerinin, bir anda
el-Kaide’nin Suriye şubesi olarak tanınan Nusra Cephesi’nin de bileşenlerinden
biri olduğu Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) eline geçmesi çok manidar görünüyor.
Nitekim bir kaç gündür bazı yayın kuruluşlarında yer alan ABD’nin en yeni
Suriye haritasına bakıldığında, bunun hiç de tesadüfi olmadığı anlaşılıyor.
İDLİB’E YAKINDAN BAKMAK
Bizler Suriye savaşında İdlib ismini son bir yıldır
sıklıkla duyuyor olsak da, Hatay’ın hemen güneyindeki bu sınır komşusu bölge,
Suriye’de iç savaşın başlangıcından beri Hatay, Afrin, Halep ve Lazkiye
arasında önemli bir yer teşkil ediyor. Suriye’nin idari taksimatındaki 14 ilden
(muhafaza) biri. Merkez ilçesi İdlib’in yanı sıra Maarratu’n-Numan, Harim,
Eriha ve Cisr eş-Şuğûr
gibi önemli ilçeleri var. Nüfusunun çoğunluğu Sünni Arap
olmakla birlikte, bir miktar Hıristiyan nüfusa da sahip. Türkiye’ye hudut
komşusu olması, Suriye’nin kuzeyinde (Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonunda
muhaliflerle birlikte elde ettiği Cerablus ve el-Bâb bölgesi haricinde) sınırın
tamamen PYD/YPG elinde bulunması, İdlib’i Türkiye açısından daha da stratejik
kılıyor. Ayrıca İdlib Suriye’de muhalefetin son ve en önemli kalelerinden biri.
Esed rejiminin kaderi de İdlib’le doğrudan bağlantılı.
Son göçlerle birlikte bölgedeki nüfusun iki milyona
ulaştığı söyleniyor. Zira Suriye rejimiyle yapılan pek çok anlaşma sayesinde,
Suriye’nin diğer şehirlerinden ayrılmak zorunda kalan muhalifler buraya göç
ettiler. Bu nedenle İdlib, Suriye muhalif hareketinin geleceği açısından da
büyük önem taşıyor.
KENTTE NUSRA’NIN AĞIRLIĞI VAR
İdlib’de muhaliflerle rejim arasındaki ilk çatışmalar
erken dönemde, 2011’den itibaren aralıklı olarak başlamıştı. Şubat 2012’de
yoğunlaşan ve şiddeti artan çarpışmaların ardından, Mart ayında şehir tekrar
rejim güçlerinin eline geçmişti. Ancak üç yıl sonra, 24 Mart 2015’te başlayan
çarpışmalarda muhalifler tekrar bölgede üstünlük kurmaya başladılar ve 28 Mart’ta
İdlib’i rejim güçlerinden geri aldılar. İdlib o günden bu yana çok çeşitli
fraksiyonlardan oluşan muhaliflerin elinde.
El-Kaide’nin Suriye kolu iken adını Şam’ın Fethi Cephesi olarak değiştirip El Kaide’ye biatını bozduğunu ilan eden ve ardından kendini fesih
ederek Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yapılanmasına
katıldığını duyuran Nusra Cephesi şehirde
güçlü konumda bulunuyor.
Şehirde muhalifler tarafından bir yönetim kurulmakla
birlikte, şeriat yasalarının uygulanmasını isteyen Nusra Cephesi ile ÖSO’ya
bağlı diğer muhalif gruplar arasında daimi bir gerilim zaten mevcuttu. Nitekim HTŞ
(Nusra) geçen Temmuz ayındaki çatışmalarda, Türkiye ve ABD’nin kısmen ya da
tümden desteklediği Ahraru’ş-Şam’ı geriletip İdlib’in önemli bir bölümünü ele
geçirerek üstünlüğünü perçinledi.
ABD, NUSRA FAKTÖRÜNÜ MÜDAHALE KOZUNA ÇEVİRDİ 
Türkiye uzun müddettir “müttefiki” ABD’nin Suriye
politikasından, özellikle IŞİD’e karşı, kendisinin de terör örgütü ilan ettiği
PKK’nın Suriye uzantısı YPG yönetimindeki kantonlardan rahatsız ve her
platformda bu yapıyı tanımadığını ve gerektiğinde bunlara müdahale edeceğini
açıkça ilan ediyor.
İşte tam bu esnada, Türkiye’nin Afrin’e veya İdlib’e
müdahale edebileceğini öngören ABD’nin, çeşitli istihbarat manevralarıyla, “terörist
organizasyon” listesinde bulunan el-Kaide’nin Suriye kolu Nusra’nın (HTŞ)
İdlib’de hakimiyet kazanmasına, daha sonra manivela olarak kullanmak üzere
imkân sağladığı düşünülebilir. Üstelik bunu da Türkiye’nin bu örgütlere geçiş
izni verdiği suçlamasıyla birlikte yaparak. Zira böylece ABD, bu bölgeye
müdahale için meşru bir gerekçe bulduğu gibi, Suriye’deki yeni müttefiki
PYD/YPG’yi Afrin’de himayesi altına alarak bu kuşağın Akdeniz’e kadar
uzanmasına yönelik yeni bir hamle yapmış oluyor. Ayrıca bu hamleyle Suriye’deki
en güçlü rakibi Rusya’ya karşı kuzeyde de önemli bir kazanım elde etmiş olacak.
Zaten ABD, Suriye’nin güney ve doğusunda Suriye rejimi, İran ve Rusya’ya karşı
benzer bir kazanımı son zamanlarda elde etmişti.
Öte yandan İdlib’in Türkiye’ye müzahir muhalif grupların
eline geçmesi ve Afrin’i sıkıştırması PYD/YPG tarafından tehdit olarak
algılanıyor. Türkiye’nin her an Afrin’e müdahalede bulunabileceğini öngören
PYD/YPG, tedbir almazsa Rakka harekatını bırakabileceği söylemiyle ABD’ye
şantajı yapıyor. İşte İdlib’deki son gelişmeler tamamen bu hassas denge ve
çıkarlar denklemiyle ilgili.
TÜRKİYE İDLİB’E SALDIRABİLİR Mİ?
Türkiye bu durumda, PYD/YPG kartını gerektiğinde
kullanmakta beis görmeyen Rusya ile anlaşarak, tıpkı daha önce IŞİD’e karşı
yapılan Fırat Kalkanı harekatında olduğu gibi, sınırındaki el-Kaide’nin kolu
olan örgüte karşı meşru müdafaa hakkını kullanıp İdlib’e bir askeri harekât
gerçekleştirebilir.
Bu durum hem PYD/YPG’yi hem de (özel olarak Rakka’da,
genel olarak Suriye’deki müttefiki) ABD’yi oldukça rahatsız edecek ve
“Türkiye’nin terörizmle mücadeleye destek vermediği” yaygarasını
kopartmasına sebep olacaktır. Ancak Nusra ve bileşenlerinin (HTŞ) İdlib’de
önemli bir gücü ellerinde tuttuklarını ve bu tür bir operasyonun siyasi ve
askeri açıdan oldukça zorlu ve epeyce süreceğini de göz önünde bulundurmak
gerekiyor.
Türkiye için ikinci bir seçenek, kendisine müzahir
muhalif güçleri tekrar şehri ele geçirmeleri için desteklemek olabilir. Ancak
bu durumda, Türkiye ile çıkarları çatışan ülkelerin istihbarat teşkilatlarının
da HTŞ’yi destekleyecekleri düşünülebilir. Bu açıdan hem İdlib ve hem de Afrin
için lojistik destek olarak Türkiye’nin elinde Cilvegözü gibi önemli bir koz
var ve Türkiye bu kozu (insani yardımlar hariç) kapıyı kapatarak kullanmaya
başladı bile. Bu hamle Afrin’e de lojistik desteği engelleyebilir.
YPG TÜM SINIRA HAKİM OLABİLİR Mİ?
Şayet ABD İdlib’e bir operasyon yapar ve PYD/YPG
kuvvetlerinin kara gücü olarak bu bölgeye girmesini sağlarsa, bu Akdeniz’e
uzanan PYD/YPG koridorunun ABD tarafından kurulmak istendiği manasına gelir ki
bu durumda Türkiye, her ne pahasına olursa olsun İdlib’e müdahale etmek zorunda
kalır. Münbiç’te Türkiye’ye verilen sözlerin tutulmaması da bu senaryoları
doğrular nitelikte. Bir diğer önemli husus, Türkiye’nin müdahale seçeneğine
yönelmemesi durumunda, Fırat Kalkanı harekâtıyla elde ettiği bölgenin de
tehlikeye girmesi. Yukarıda ana hatlarıyla değindiğimiz bıçak sırtı denge ve
çok bilinmeyenli denklemde, Türkiye açısından en olumsuz gelişme, ABD ile
Rusya’nın bu konuda anlaşması olur.
Eğer ABD ve Rusya İdlib için anlaşırsa Türkiye İdlib
operasyonunu asla gerçekleştiremeyebilir. Bu durumda ABD öncülüğünde YPG’nin
katıldığı bir saldırı ile İdlib tamamen YPG’ye verilebilir. Bu da Türkiye
sınırının El Bab dışında tamamen YPG kontrolüne girmesi anlamına gelecektir. 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir